Ana içeriğe atla

Elveda Haziran- Sarah Jio


Sanırım Sarah Jio kitaplarından en sevdiğin hangisi deseniz Mart Menekşeleri derdim. Taa ki bu romanını okuyana kadar.

 İtiraf etmeliyim bundan once çıkan Agapi romanını okumadım. Genelde yazdığı aynı çizgideki konu yüzündendi bu tercihim. Tabii bir de basıldığı yayınevi yüzünden. Arkadya’ya o kadar alışmışım ki hiç hoşlanmamıştım kapağından. Biliyorum çok saçma bir sebep ama ne yapayım ^.^  Elveda Haziran’ı ise büyük bir hevesle aldım.
Tam da haziran sonuna denk getirerek müthiş bir zamanlama ile okudum. Hem de çok sevdiğim, benim için ikinci adı huzur olan teyzemin yazlığı Sapanca’da.

 Jane kendi hayatını kurmuş ve her şeyini oturtmuş olan bir kadın. Parası var. Şehrin en güzel yerinde bir evi var. Aynı zamanda hayatında birçok darbe aldığı yaraları var. Bir gün çok sevdiği teyzesinin ölüm haberiyle beraber onun yaşadığı ve bir zamanlar kendinin de bulunduğu kasabaya gider. Teyzesinin o çok sevdiği, hayallerle dolu kitabevine. Mavi Kuş Kitabevi June için çok büyük anlamlar taşır. Küçük kız kardeşiyle oynadığı oyunlar, teyzesinin onlara okuduğu hikayeler… Yalnız buraya dönerken onu bekleyen çok büyük sınavlar olduğunu da ancak kısa sure sonra farkına varıyor. Bunları çözümlemeye çalışırken yaşadıkları, teyzesinin geçmişten gelen gizli bebeğini bulmak istemesi, kız kardeşiyle verdiği savaş hepsine  tanık oluyoruz. Bu sefer ben sonunda şaşırdım. Genelde ilk kitabından sonra ben hep ne olacağını en azından biriyle diğerinin bağı çıkacağını tahmin ediyordum. Fakat bu sefer en ufak tahminim yoktu. Özellikle bunu çok sevdim.

 Umarım bundan sonra çevrilecek olan romanı da beni bu denli etkiler :)


                                                                                               -Zeze

Yorumlar

  1. Agapiyi bende almadım Zeynepcan seninle aynı sebeplerle :) Bu kitabını da alamadım daha yetişemiyorum artık hangi birini alsam diye hep aç kalıyorum -.- kilo da veremiyorum :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yerim seni ^.^ Bunu oku bence canımcım daha değişik gibi geldi bana hoşuma gitti :)

      Sil

Yorum Gönder

Senin de bu konu hakkında bir yorumun var mı ? Haydi paylaş benimle :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte