Ana içeriğe atla

Fahrenheit 451- Ray Bradbury



Guy Montag. Görevini sorgusuz sualsiz yerine getiren iyi bir itfaiyeci. Hiç sorgulamadan yangın ihbarı gelen eve yönelmek, işini tamamlayıp oradan çıkmak onun görevi. Fakat bu görevler bizim bildiğimiz yangın söndürme tarzında değil daha çok yangını başlatma tarzında. Daha çok demeyeyim yanlış olur. İtfaiyenin görevi yangını başlatmak.


 Kitabı hiçbir yorum okumadan, hiçir bilgim olmadan aldım ve okumaya başladım. Şaşkınlığım bence görülmeye değerdi. Anlamam zamanımı aldı. 'Nasıl yani ? Sene kaç ? Yangını o mu çıkardı ?' gibi sorularla. Fakat hemen sayfayı çevirdeiğiniz an her şey kafanızda oturuyor. Kitap sizi bir anda içine çekiyor. Ve aslında itfaiyenin görevi dışında bizim ülkemizde şimdiden pek farklı olmayan durumu anlamaya başlıyorsunuz. Toplum öyle bir hale gelmiş ki kitap okumak saçma bir fiil olarak düşünülüyor. Bütün gün oturup televizyon izlemek onlar için en doğal ve en gerekli ihtiyaç haline gelmiş. Gazeteler yok. Kitaplar yok. İnsanlar okumaktan vazgeçerek kendilerine yasaklı hale getirmişler onları. Bunu sorgulayan zihinler ise anında imha ediliyor.


 Guy Montag da tıpkı diğerleri gibi düşünürken, tanıştığı 17 yaşındaki genç kızla beraber bütün doğru sandıkları birer birer yıkılıyor. Hayatındaki her şeyi herkesi yavaş yavaş sorgulamaya başlıyor. Ve kendine engel olamayarak isyanı başlıyor.

 Distopik bir roman olan Fahrenheit 451 benim bu tarza bakış açımı değiştirdi gerçekten. Bugüne kadar okuduğum distopik romanları başta 1984 olmak üzere tekrar gözden geçireceğim. Hatta bu kitabı okuduktan hemen sonra yine aynı tarz olan Aldous Huxley Cesur Yeni Dünya romanını da okudum. En kısa zamanda onu da burada yorumlamak istiyorum bayıldım.

Bu arada filminin de olduğunu duymuştum. Tabii böyle etkili bir kitaptan uyarlama olarak ne kadar iyidir bilemiyorum.

Diyeceğim şu ki mutlaka okuyun :)
                                                                        -Zeze


Yorumlar

  1. Dün gece bu kitap hakkındaki yorumumu bloga girmek istedim ancak olmadı.Sabaha bıraktım.Sabah senin yorumunu gördüm,mutlu oldum.Sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten mi rastlantıya bak ^.^ Bekliyorum yorumunu heyecanla ben de :)

      Sil
  2. Birileri blogda değişikliğe gitmiş :D

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evett arka planı değiştirdim kuzum bir şey yapmadım aslında ^.^

      Sil

Yorum Gönder

Senin de bu konu hakkında bir yorumun var mı ? Haydi paylaş benimle :)

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kadının Adı Yok - Duygu Asena

ilk kez Duygu Asena okudum. Aslına bakarsanız ilk kez bu denli feminizmi savunan, bu denli kadın haklarından bahseden bir yazarı okudum. Dün öğlen başladığım kitabı akşamüzeri bitirmiştim. Yer yer neyden bahsedeceğini öğrenmek için okudum. Yer yer de gerçekten ne yapacak şimdi bu kadın dediğim için.

Yeni Yıl Çekilişi

 Merhabalar! Bir önceki postumda bahsettiğim gibi bu yeni yıla merhaba çekilişidir. Kazanan kişiye ocak ayının ilk haftasında, içi sürprizlerle dolu bir kutunun ulaşacağı çekiliştir. :) Kutunun içinde ne olduğunu çok söylemek istemiyorum. Söylersem ne anlamı kalır ki dimi ama yeni yıl hediyesi bu! Sadece şöyle bir ipucu vereceğim. Bir hikaye kitabı, bir şiir kitabı ve bir de roman barındıracak bu kutu içinde. Hepsi benim okuyup beğendiğim, başkalarına da önerdiğim kitaplardan olacak :) Aslında kafamdaki kitapların çoğu instagram hesabımda  var bile sanırım ubss. Hepsi harika kitaplardır :) Kutunun gerisi kocaman sevgiyle, umutla konulmuş küçük küçük gönülden gelen hediyelerle dolacak. Çok severek hazırlayacağım bir hediye :) Katılım şartlarına gelirsek çok çok basit.  1. tozluraflardannotlar.blogspot.com adresimin takipçisi olmak 2. Eğer kullanıyorsanız instagram'da takipçim olmak (hesabım için  tık tık ) (Eğer instagram hesabınız varsa oradan da katılıp, resmi

Okuduklarım #1 Her Kalp Kendi Şarkısını Söyler- Jan-Philipp Sendker

 Sonunda kitabımı bitirebildim. Ve işte buradayım :) Bu muhteşem kapak tasarımı sayesinde aldım kitabı. Bir arkadaşımın da dediği gibi o kadar estetik ki kapak tasarımı, her bulunduğun ortama uyabilecek kapasitesi var. Şaka bir yana gerçekten kahvenin yanında iyi giden bir kitap oldu. Çenem çok düşmeden hemen kitabın konusuna geçiyorum :)  Burma'da yaşayan iki gencin aşklarını anlatıyor bu hikaye. U Ba adlı yaşlı, eski kitaplari toparlamayi seven bir Burmalı'nın ağzından anlatılıyor.  Kahramanlarımız; Tin Win ve Mi Mi.  Biri görme yeteneğini kaybetmiş bir diğeri ise yürüme şansını hiç yakalayamamış iki çocuk. Çocuk dedim. Çocuklukta başlamış aşkları çünkü. Tin Win annesinin onu terk etmesinden birkaç sene sonra görme duyusunu yitiriyor. Mi Mi ise kendi ağırlığını taşıyamayan minik ayaklarla geliyor dünyaya. İki miniğin yolları manastırda kesişiyor. Ve hikayeleri başlıyor..  Tin Win Mi Mi'nin ayakları oluyor; Mi Mi Tin Win'in gözleri... Burma'yı birlikte